DİĞER
"Sadece yazıyorum, bundan başka amacım yok. Refleks gibi daha çok… O nedenle ne anlatayım, nelere değineyim, bu sefer neler farklı olsun diye düşünmüyorum, düşünemiyorum; düşündüğüm noktada metnin akışı da sekteye uğrayıp başka bir şeye dönüşüyor, hikâyeyi eksiltiyor."
"Bu topraklarda hâlâ ailenin kutsal olduğuna dair güçlü, yıkılmaz, adeta tabu olan bir inanç mevcut. Gelenek, görenek, töre, din, siyaset bağlamında aile dokunulmaz statüsünü hâlâ koruyor. İktidar her devir aileye sırtını yaslıyor. Oysa aile karmaşık, çapraşık ve ölümcül bir hikâye benim için."
"Bu gibi kitapları okurken ayrılıkları çarçabuk fark etmek ilk anda belki de içgüdüsel olarak insanın kapıldığı bir şey, oysa önemli olan benzerlikler. Kendimizi başkalarından ayrıldığımız noktalar üzerinden var etmekle benzerliği öne çıkararak var etmek arasında önemli bir fark var."
"Bireyler arasındaki ilişkileri iğne deliğinden görecek kadar ustadır Atay; dolayısıyla Tehlikeli Oyunlar’da olduğu gibi basit bir tavla oyunundan bireyin kendini ötekiler karşısında var etme savaşını betimlerken okurunu edebiyatın en yüksek düzeyine taşır. Toplumsal sorunları maddi toplum ilişkileri açısından görmeye gelince: Bu kesinlikle Atay’ın güçlü kası değildir."
“Kadın hareketinin iki dalgası arasındaki dönemde eserler üreten bazı yazarların metinlerinde feminist unsurların yer aldığını ve bunun da 1980’lerde güçlenecek olan hareketin filizlerini, düşünce ve enerji birikimini oluşturduğunu düşünerek, feminist duyarlılığın ikinci dalga öncesinde edebiyatta kök saldığına inanarak araştırma yapmaya başladım.”
“Edebiyatımız neden acı çeken, yenik ve yılgın karakterle dolu? Neden bu kadar çok acı çekiyoruz? Edebiyata neden bu kadar acı çektiriyoruz?... Başkalarının bana acımalarını sağlayan acı içindeki benliğim neden benim özbenliğim olsun? Varoluşumun bana özgü yanı, beni ben yapan tarafım illa acımda mı ifade buluyor? Neden sevinçlerim değil de acılarım, pozitif varlığım değil de negatif varlığım daha sahih olsun?”
Ferit Edgü'nün Demir Özlü'ye veda mesajı...
"Sürgünde geçen yıllarında diliyle ve ülkesiyle bağı hiçbir zaman kopmamıştı. Denebilir ki yaşadığı o 'sürgün ada'da yeniden kendine özgü bir yaratı dünyası var etti. Bu anlamda Demir Özlü’nün yazınsal birikimini iki ayrı dönemde ele alıp değerlendirmek gerekir."
"Hoşça kalın Demir Bey. Size, kahramanlarınızdan daha gençken okuduğum Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları ile veda etmek istedim. Yekpare çamurlu bir kış günü gibi hatırladığım 1979 yılında, 15 yaşında, edebiyatı her şeyden çok seven bir genç olmak kolay değildi. Yalnızlığımı eksilttiniz."
"Demir Özlü, okurları için önce bir kent öykücüsü, Freud’un gündüz düşlerini yaşatan bir düş gezgini ve henüz hiçlikten haberi olmayan Türkiye okuru için nihilist edebiyatı yaratmaya çalışan mücadeleci bir yazardı… Bu mücadele yalnız edebiyatını değil yaşamını da biçimlendirmiştir."
Türkiye’de devlet-doğa rabıtasında karşımıza çıkan olgu, emekçilerin ve doğa haklarının yerine, neoliberal politikaların ve çıkar-rant odaklarının yerleştirildiği, iktidar sistemini destekleyen ve pekiştiren bir yerel yönetim pratiğinin hâkim olduğudur...
Kesik kesik, parça parça, dağınık ve bütünlükten yoksun bir kurgu, üslûp ve kahraman. Belleğin Girdapları bir parçalanmışlığın, dağılmışlığın, tamamlanmamışlığın romanı....
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık